Karikatür Resimleri Bloguna Hoşgeldiniz.

Dikkat ettim de, birçok karikatür paylaşım sitelerinde sadece resimleri paylaşıyorlar. Ne bir yorum ne bir konu ekliyorlar resim ile ilgili..

İşte ben bunu aşmak için Karikatür Resimleri başlıklı bir Blog kurdum. Amacım karikatür resimlerindeki anlatılmak istenen duyguyu, heyecanı ve zevki kendimden ve hayatımızdaki olağan durumlardan yola çıkarak bir hikaye havası oluşturmak.

En azından ben böyle olmasını istiyorum.

Ekleyeceğim yazılara yorumlarınızla destek olabilir ve konu hakkındaki hemfikir oluşumuzu paylaşabilirsiniz.

Yasal Uyarı: Bu Blogun Bütün Hakları Saklıdır. Ama Yavru Kurt Derseniz Çıkabilir Belki :)

Aşk Bize Lüks Gelir !

Hani bazen canımız sıkılırda sahilde, caddede veyahut mahallemizin aşınmış kaldırımlarında yürüme ihtiyacı duyarız. Sap sap dolaşılan meskenlerin ucunda bir erkeğin erkekliğine isyan ettirecek kadar büyük bir hadise yaşamasına sebep olacak senaryo başlar...

Birbirlerinin gözlerine bakmaktan çekinen, el ele tutuşmaya yeltenişlerin sonucunda utanan yüzler ve sevdiğinin ağzından çıkacak tek bir güzel söz için içi kıpır kıpır olan çift görülür. Fakat çekinen bakışların sebebi kalbinin bu heyecana dayanamayışının korkusudur, Utanan yüzlerin sebebi heyecandan titreyen ellerini sevdiğine belli etmeme endişesidir, Kıpır kıpır olan içlerin sebebi ise sevdiğinden gereksiz bir cümle bütün bu ambiyansı yoketme tedirginliğidir diyerek konuyu komedi kıvamına indirmem gerekiyor. Aşk konusunda güzel bir giriş oldu ama mizah adına çok zayıf kaldı. Neyse aynen devam ediyoruz..

Bu tip çiftler çoğu zaman geçmiştir yanıbaşımızdan, çoğuzaman imrenip kadere isyan etmişizdir muhakkak. Ama bazıları varki tek suçlu olan kadere değilde, bu çiftlere yükleniyor. Sanki aşkı sevgiyi onlar yaratmış gibi davranıyorlar. Tek yapmaları gereken yanından geçerken çiftlerden birinin:

- Aşkım seni çok seviyorum ben yaa =)
+ Bende seni çok seviyorum aşkım ;)

Yitik gencimiz mırıldanarak:

- Hay aşkınıza sokam..

Bunu duyan aşık erkek (bu nasıl bir tabirdir yahu) yitik gence doğru dönerek:

- Kime dedin sen onu ?
+ Size dedim nolcak ?
- Seni bir güzel benzetirdim ama dua et yalnız değilim. (Sessiz bir ses tonuyla)
+ Ne o kızın yanında dayak atmamdan mı korkuyorsun, yoksa G.tün mü yemedi :)
- Bak koçum, kavga edilecek erkek var kavga edilmeyecek erkek var. Sen yanımda bir bayan varken laf atıp artistlik yapıyorsun, bu yüzden sana el kaldırmaya değmez. Çünkü sen düşeceğin kadar düşmüşsün, bu durumda seninle kavga ederek kendimi suçlu duruma düşürme gibi bir ihtimali göze alamam. (Der ve sevgilisini alıp sert adımlarla uzaklaşır bizim aşık erkek)

İşte o andır. İşte o an bir erkeğin Dünya'daki en dipsiz kuyulara saklanma ihtiyacı duyduğu zamandır. Kaderin, belkide sevgisizliğin suçunu sevginin doruklarına çıkan mutlu insanlardan intikam alma ihtiyacı duyan o yitik genç için bu sözler çok ağır gelmiştir. Ama oda haklıdır kendince..

Nereden bilsin sevdiğin kızın yanında her hareketine dikkat etmesini yada nereden bilsin konuşmalarını seçerek, sinirlerini kontrol ederek, adımlarını daha emin atarak yürümesi gerektiğini..

Bizde böyle değilmiyiz ? Körpecik aşıkları görüp, sizin ilişkiniz yürümez gibi saçma tavsiyelerde bulunarak aralarını soğutmaya çalışırız. Nedeni basit, kendi yalnızlığımıza onları hapsetmek veya ben yalnızım ohalde onlarda ayrılıp yalnız kalsın gibisinden Ego yapmamızdandır.

Peki bunu niye yazdın diye sorabilirsiniz. Bende bilmiyorum, belkide yazıyı hazırlarken dinlediğim buram buram aşk kokan şarkılardan etkilendim :) Fakat bırakın sevenlerin arasında girmeyi, bırakın yaşasınlar sevgiyi ;) Yalnızlığımızın sebebini birazda kendimizde arayalım..

Mizah-i yönden fazla yüklenmediğim bu yazımı anlayışla karşılama nezaketinde olduğunuzu düşünerek affınıza sığınıyorum. Tabi bunu okuma zahmetine giren varsa :)

Mutluluk Masallarda...

Dalgalar kumsallarda, Mutluluk masallardaaa, Nah Masallarda.!

Çocukluğumu yedi o masallar benim. Valla yedi, billa yedi :Pp

En basit örneğini vermek gerekirse, size bir ölçek "Kırmızı Başlıklı Kız" öneririm. Yok efendim ormanda sekerek büyükannesine giden küçük şeker bir kızın, kötü kalpli kurt'a yem olması ve sonra avcının gelip kurtun midesinden kızı kurtarması..

Hani Kızmızı başlıklı kız kapıdan içeri en fresh haliyle girer ve yatağa yaklaşır:

- Aaaa.! Büyükanne senin gözlerin niye bu kadar büyük ?

+ Seni daha iyi görebilmek için yavrucuğum ;)

- Ama Büyükanne, senin burnun niye bu kadar büyük ?

+ Seni daha iyi koklayabilmek için yavrucuğum ;)

- Peki Büyükanne son bir soru sorucam ?

+ Sor yavrum sor..!

- Herşey tamam da, Peki Büyükanne senin G.tün niye bu kadar büyük ?

+ Azına daha rahat s..... (Töbe Töbe)


Şimdi olay bundan ibarettir. İyi hoş güzel de, bu kız gerizekalımı da kurt ile büyükannesinin tipini ayırt edemiyor ? Hadi gerizekalı diyelim, peki ormandan tek başına nasıl olurda evin yolunu bulur ? Hadi buldu diyelim, peki ya kurt niye bu kızı mideye indiriyor ?

Daha önce Büyükanneyi yemedi mi bu kurt ? Nasıl olurda yarım saat içerisinde koca kadını hazmeder..

Tamam hepsini geçtim. Bu bir masal ve çocuklar için uydurulmuş hikayeler. Ohalde bu tür vahşet dolu bir hikayede, üstelik planlı ve sistematik bir şekilde ilerleyen bu cinayeti yavrularımıza anlatarak geleceğin Psikopat Seri Katillerini yaratmış olmuyormuyuz yahu :)

Doğru İnsanı Bulmak

Benim çok beğendiğim ve sizlerin de kulağının aşina olduğu bir söz ile başlamak istiyorum:

"Aşk bitki isimleriyle başlar, hayvan isimleriyle biter."

Hayatımızı daima gerçek aşkı, ruh ikizimizi yada doğru insanı bulma ümidi ile heba eder dururuz. Her ne kadar mallık gibi gözükse de aslında çokta romantik bir yaklaşımdır :)

Peki doğru insanı bulan var mı ?

Bunun cevabını vermek g.t ister sanırım. Zaten doğru insanı buldum diyen de harbi g.ttür. Töbe töbe ya, zorla ağzımı bozduruyorlar benim..

Ama yalanda değil yani he, Dünya'da okadar çok ucuz ve kalitesiz insan varki; doğru insanı bırak, doğru yolu bulmak için bile ter döktüğümüz anlar oluyor.

Böyle bir ortamda Aşk, meşk ve sevgi boş işler oluyor. Zaten Aşkı yaşadığını iddia edenler de, bir süre sonra Aşk yalanmış diyor.

Hele son zamanlarda yapılan araştırmalar da ayrı bir mallık katıyor Aşk'a; "Aşkın Ömrü 3 Yıldır." diye Bilimadamları tarafınca yapılan abudik kubidik araştırmalar varya onlardan bahsediyorum işte. Bir de işin komiği geçen gün gazete de şöyle yazmışlar: "Aşkın Ömrü 2 Yıl, 265 Gün, 12 Saatmiş. 3 Yıl değilmiş"

Ulan enayilere bak ya.! Böyle diye diye Aşkın sevginin içine S.çtınız zaten. Aşkın ömrü 3 Yıl diyorlar, sonra millet Psikolojik olarak etkilenip Aşklarının ömrünü kısaltıyor. Beyin yıkama gibi birşey yahu..

Bu yapılan deneyler ve araştırmalar konusuna da bir sonraki yazımda kesinlikle değinicem. Zaten konuyu nerden nereye getirdim baksanıza..

Ben bile Aşkın içine S.çtım şuan sanırım. E çekinmeyin, buyrun sizde S.çın içine.! Papia Tuvalet Kağıdı da benden ulan..

Okulun Birinci Günü ve Sınav Günü

Sınav Sınav ve Sınav...

Ah şu lise günlerim; Liseye başladığımın ilk günü dün gibi aklımda...

Yusuf yusuf ederek evden çıktığım ve hiç alışık olmadığım bir okul üniformasını giydiğim o muhteşem gün.!

Anne baskısı yüzünden, Eylül'ün ortasında (O zamanlar çok sıcaktı) Ceketi giyer, Kravatı da boğazımı sıkıp kangren edene kadar çektiğim o harika gün.!

Çoğu kişinin boş boş birbirlerinin yüzüne baktığı ve diğer büyük sınıfların sizin tipinizi inceleyip yorum yaptığı o ilk günden bahsediyorum:

Okul kapısından girer ve büyük sınıfların ilgi odağı olduğunuz o an çok önemlidir. Tabiki sonu felaketle de sonlanabilir:

Usta Birlik: Eneee, şunun tipe bak lan tam moron hee..
Topluluk: Ahauhahuah.
Çömez: (sessizce) Seneye A.... Koyacam senin .!

Neyse geçelim şu ilk gün sendromunu da sınav günlerine gelelim. Genel de sınav gününe kadar ki zaman şöyle gelişir, Tabi inek değilseniz. Hocamız (Hoca Cami'de) sınav gününü önceden belirler ve öğrencilere vaziyeti bildirir. Şu tarihte şu üniteye kadar sorumlusunuz...

Sınıftaki ikili üçlü dörtlü, Allah ne verdiyse artık :) Arkadaş grubu aralarında galeyana gelir.

Biri: Ohoo, oğlum sınav 3 hafta sonra Lan. Ehe ehe :)
Diğeri: Valla ya, ozamana kadar 100 kere okurum ben o üniteyi..
Öbürü: He lan çok gereksiz :)
Kimliği Belirsiz Diğer Eleman: S.ktir et ya sınavı daha çok var. Hadi gelin Counter oynayalım biz şu Cafede :)

3 Hafta geçer ve Sınav günü gelir...

Biri: A.... Koyim dün gece Fener'in şampiyonlar ligi maçı vardı ya hiç çalışamadım.
Diğeri: Valla ya, izlediğime de değmedi ki. Yenildik mal gibi.!
Öbürü: Oğlum ben masaya oturdum hem derse çalışdım hemde maça baktım. Ama şimdi hiç bir B.k gelmiyor aklıma..
Kimliği Belirsiz Diğer Eleman: Oğlum hiçbirimiz çalışmamışız. O halde sınava giripte boş yere vakit harcayacağımıza, gidip bizim Cafe'de Counter Kasalım yahu :)

Bu Kimliği belirsiz diğer eleman, genelde hep Şeytani tuzaklar ile diğer grup üyelerini kandırıp okuldan kaçmaya teşvik eder :)

İşte böyle bir Hatırayı yaşamadım diyen, 18-22 yaş arası gençler varsa bilin ki onlar kesin İnek'tir. Çünkü bunu okuyan çoğu Lise Gazisi, yüzünde kafasına rank etmiş bir hatırası canlanıcak ve aptal bir gülümseme ifadesi belirecektir :)

Stresli Bir Günde Huzur Ararken...

Hani bazen insanın öyle canı sıkılır ki, çeşitli Atraksiyonlar yaşamak ister. Mesela Buzdolabını açar ve Buzluğa Kafasını sokup hergününden farklı olarak birşeyler denemek ister.

Yada ne bileyim, şöyle güzel bir Cafe'de kahve içip kafa dağıtmak ister..

Hatta kahveni yudumlarken yanında en sevdiğin Dergi'nin yeni sayısını alıp büyük bir huzurla okumak ister...

Gerçekten de çok güzel olurdu şimdi bunu yapmak, Fakat ne mümkün bu ?

Tam siz kahvenizi FonDip yaparken, size kendisini çok yakın hisseden ama gevezeliği yüzünden çekilmez bir arkadaşınız çıkagelir yanınıza..

Sizi gördüğüne çok çok sevinir ve hızlı bir hamle ile masanızdaki sandalyeyi kapıp yanınıza ilişiverir.

Onu kırmamak için mecburen sessiz kalır ve Ruhsuz bir şekilde suratına bakarsınız. Öyle ki, sizin bu (S.ktir git başımdan) tavrı bakışlarınızı hiç tınlamaz ve heyecanlı bir şekilde size binbir türlü hatırasını anlatır.

Örneğin siz bir Erkeksiniz ve Geveze arkadaşınız bir Bayan. (Biraz Topluca bir bayan)

- Mehmet hani evden çıkmıcaktın bugün yaaaaaa.!!!
+ Sorma canım ya, işim çıktı da oyüzden..
- Ee ozaman niye burdasın ki ?
+ İşim demin bitti, bende biraz tek başıma kafamı dinlemek istedim.
- Hımm (Birkaç saniye düşündükten sonra), Ee beraber takılalım ozaman bugün ?
+ Aslında ben.. (Kem Küm)
- Hiç anlamam bugün beraberiz ona göre :)
+ Ya canım sana açık olucam, Bugün kendimi çok kötü hissediyorum. İş falan bahane, ben keyif yapmak için geldim buraya..
- Vay düzenbaz :) Ozaman birşeyler ısmarla bana karnım çok aç, yoksa affetmem :)
+ Sen doyacağına inanıyormusun ?
- Ne dedin ?
+ Dedim ki, menüye bak ne istiyorsan alıyım sana..
- Ayyy canım süpersin yaaaa...
+ Öylemiyim :)
- Öylesin öylesin. Neyse şimdi buranın Hamburgeri süper oluyor, yanına da 2 porsiyon Patates Kızartması ve Büyük Boy kola.. Tatlıyı sonra düşünürüm.
+ Oldu başka ? (Şaşkın bir bakışla)
- Ya aslında bunların yanına birde Sosisli iyi giderdi ama senden utanıyorum :(
+ Utanma canım ne var bunda..
- (Aptal bir gülümseme ile bakar) Tamam ozaman bir tane de Sosisli istiyorum.
+ Maşallah.!
- Ne Oldu ?
+ Ya Birşey sorcam, Anne Baba Akrabamı senin ?
- Yoo hayır, Ne demek şimdi bu ?
+ Diyorum ki, Bunları yemek için Ya Embesil olmak gerekiyor Ya da Öküz olmak..
- Mehmet bak şakanın tadını kaçırıyorsun.!
+ Ne şakası Lan ? Yok hamburger yok Patates Kızrt. Yok bilmem ne.. Azıma S.çsaydın bari ?
- Pisliksin sen ya :(
+ Sende Domuzsun.! Her B.ku yiyorsun yahu, Bir kafa dinleyelim dedik. Şu başımıza gelenlere bak..

Artık Mehmet için iş çığırından çıkmıştır. Bütün sinirini kıza boşaltmaktadır.

- Yeter artık Mehmet, Yeterince hakaret ettin. Ben gidiyorum.
+ Anlamadığım şey şu; Bu kadar yemek yiyorsun da Evde nasıl S.çıyorsun be Mübarek kadın.! Yeminle Klozet taşıyordur.

Kız çoktan olay yerini terketmiştir.!

+ İnsan Hayvanı ya, Siparişlerini sayarken bile midem bulandı valla.!

Böyle hadiseler kimi zaman başımıza gelmiyor mu ? Gelmez olur mu :) Benim böyle bir hatıram var malasef. Gerçekten çok bunaltıcı bir durum..

Herkese Bol Stressiz Günler Dilerim..

Eski Sevgili Merakı

Bilirsiniz, çoğu Erkek sevgilisinin Geçmişte neler yaşadığını epey bir merak eder. Özellikle Eski Sevgilisi oldu mu veya ne kadar ileri gittikleri konusunda Kızın ağzından laf almaya çalışırlar.

Tabiki bunu ilk günler de yapmazlar. İlişkide birkaç kademe ilerledikten sonra, Erkeğin o Ahiret soruları başlar..

Direkt yüzüne söylemezler kızın tabi, önce bir bahane bulur ve bu bahaneden yola çıkarak asıl amacına ulaşmayı planlar...

Örneğin, Erkek kendi Eski Sevgilisi hakkında bir konu açar ve bu konuyu Kızın üzerine doğru bir silah gibi sıkmaya başlar. Öyle bir duruma getirir ki konuyu, Kızın Geçmişi hakkındaki bilgileri anlatma zorunluğu hissettirir.

Ama asıl sorun şu; Öğrenince eline ne geçicek ?

Yani Sevdiğin Kız senden önce ne yaşadıysa yaşadı. Belki hatalar yaptı, belki de birkaç Elin parmağını geçecek sayıda Sevgili Koleksiyonu..

Mühim olan şuan senin yanında olması değil mi ?

İşte bu tip Geçmiş merakı (Takıntı diyelim biz buna) yüzünden, çok yanlış durumlara düşebilirsin. En önemlisi, sevdiğin kızı bu paranoyan yüzünden kaybedebilirsin. Peki ozaman ne halt yiyeceksin ?

Pişmanlık, Pişmanlık ve Pişmanlık duyacaksın..

Malasef İnsanoğlu Elindekinin Kıymetini ancak Kaybedince Farkediyor. Sizde bunlardan olmayın..

Mahalle Maçlaro ve Top Kesen Sapık Amca

Valla yazının başlığına ne yazsam diye düşünüp durdum. En sonunda "Sapık Amca" tabirini uygun buldum :)

Hemen konuya Derinlemesine dalalım istiyorum:

Sanırım her gencin veya yetişkin insanın diyelim, çocukluk anılarında kesinlikle "Mahalle Maçları" adı altında ilginç futbol maçları anıları vardır.

Mahalle Maçı dediysem sakın abartmayın olayı, 1 veya 2 sokak yandaki apartmanlar arasında yapılan maçlardır bunlar...

Çocuk aklı olduğu için sen o 1-2 sokak farkı Mahalle Maçı diye benimsiyordun. Ya da öyle olsun istediğinden kaynaklandığı için o farkı Sineye çekiyordun :)

Neyse, bu iki takım arasında belirli bir gün ve saat ayarlanır. Daha sonra o güne kadar çevre Sokaklardan yetenekli topçular aranırdı :)

Maç günü gelir ve iki takım oyuncuları da saha içinde yerlerini alır. Sahada o bildiğiniz halı sahalardan değil, Normal Beton zeminde ve kenarlarda Kaldırım taşları olan sahalardan :)

İşte maç başlar ve kıyasıya bir mücadeleye girişilir. Tam maçın heyecanlı yerinde, iri kıyım bir arkadaş topa fazla yüklenir ve top doğruca Yazının Başrol oyuncusu Sapık Amca'nın bahçesine kaçar..

Çocuklar Amca'nın marifetlerini bildikleri için aralarında tartışma başlatırlar:

X Mahalle: Oğlum topu sizin Ayı Cemil attı, o alcak.!
Y Mahalle (Ayı Cemil): Banane Lan, ben girmem o bahçeye..
X Mahalle: Ozaman Hükmen biz kazandık oyunu ?
Y Mahalle: Lan gerizekalılar ne alakası var .!
X Mahalle: Topu sizin takımın oyuncusu attı, Almadığınız için biz kazandık (Mantığa bak Yahu)
Y Mahalle: İçine S.çim ya, sizin gibi bebeklerle oynayanda hata zaten.!
X Mahalle: Doğru konuş Lan, Erkeksen git topu al ozaman ?
Y Mahalle: Alırım lan ne var bu kadar korkacak.!

Derken hakkında türlü türlü efsaneler yaratılan ve evinin Buzdolabında yavru kedi cesetleri bulunduğuna inanılan Sapık Amca belirir. Amca topu sol eline alır, çünkü diğer elinde kocaman bir ekmek bıçağı vardır :)

Tabi bunu gören Çocuklar hemen çalıların ve çöp konteynırlarının arkasına saklanır. O Sırada:

Sapık Amca: Kim Attı bu topu bahçeye ? (Sakin bir ses tonuyla)
X - Y Mahalle: (Ses Yok, Çünkü herkes Yusuf Yusuf atıyor)
Sapık Amca: Çıkın meydana birşey yapmıcam.!
X - Y Mahalle: (Kimse korkudan bir adım bile atamaz, öylece yerlerinden izlerler durumu)

Bu duruma sinirlenen Amcamız Bombayı patlatır :)

Sapık Amca: Ulan G.tünüze sokarım bu Topu .!
(Birkaç saniye sonra topu lime lime eder)
Sapık Amca: Alın şimdi oynayın bakalım.!

İşte bu gibi amcalar her Yetişkin Erkeğin çocukluğunu yemiştir. Adeta Bahçeye top atmak Fobi haline gelmiştir :)